Hepimizin Voltaire olarak tanıdığı François-Marie Arouet, 1694 yılında Paris’te doğdu. 10 yaşındayken, annesinin ölümünün ardından Collège Louis Le Grand adında köklü bir okulda iyi bir eğitim almaya başladı. Parlak bir öğrenciydi ve edebiyata ilgi duyuyordu. Voltaire adını kullanarak şiirler yazmaya bu dönemde başladı. Babası tanınmış bir avukattı ve oğlunun da onun gibi bir hukuk adamı olmasını istiyordu. Voltaire ise çoktan yazar olmaya karar vermişti. Paris’te bir avukatın yanında asistan olarak çalışıyormuş gibi görünüp asıl hedefi olan yazarlığın üzerine düşüyordu. Babası bunu öğrendi ve onu Caen’de hukuk okumaya yolladı. Fakat o yazmaktan hiç vazgeçmedi.
23 yaşındayken kral naibi II. Philippe hakkında yazdığı bir yazı onun 11 ay boyunca Bastille’de hapis kalmasına yol açtı. Burada geçirdiği süreyi ilk piyesi Oedipe’i yazmak için bir fırsata dönüştürdü. Bu piyesi *Comedie-Française‘de sergilendiğinde henüz 24 yaşındaydı. Oedipe’nin başarısı Voltaire’in Fransız Aydınlanmasındaki rolünü büyük noktalara taşımıştır.
32 yaşındayken aristokrat bir ailenin şövalye olan oğlu Guy Auguste de Rohan-Chabot ile bir tartışmaya karıştı ve bundan birkaç gün sonra şövalye, Voltaire’i dövmesi için adamlar tuttu. Voltaire de bunun sonucunda şövalyeye düello teklif etti fakat şövalyenin ailesi çoktan kralla mektuplaşıp onun hakkında yargılanmadan direkt hapis kararı çıkarttı. Cezasına alternatif olarak İngiltere’ye sürgün edilmeyi talep etti ve bu olay onun daha sonradan gerçek bir filozofa dönüşmesini sağlayacak harika bir fırsat olacaktı.
Voltaire İngiltere’de bulunduğu süreyi kendisi için bir avantaja dönüştürdü. Akıcı bir şekilde İngilizce konuşmayı öğrendi. Fransa’nın o dönemdeki siyasal rejimi olan mutlak monarşiden sonra İngiltere’nin anayasal monarşisi inceleme fırsatı yakaladı. Ülkesinin aksine İngiltere’deki konuşma ve din özgürlüğü onun ilgisini çekti. Burada Alexander Pope, John Gay, Jonathan Swift, Lady Mary Wortley Montagu gibi isimlerle tanıştı.
İki buçuk yıllık bir sürgünden sonra Paris’e geri döndüğünde Lettres philosophiques sur les Anglais (İngilizler Hakkında Felsefi Mektuplar) adlı denemesini kaleme aldı. 39 yaşında yayınladığı bu eser ilk olarak İngilizce olarak yayınlandı. İngiltere’deki din çeşitliliğinin daha huzurlu bir halk yarattığını iddia ediyordu. Çok geçmeden Katolik Kilisesi’nin hâkim olduğu Fransa’da sansüre maruz kaldı ve yeniden Paris’ten kaçmak zorunda bırakıldı. Bunun sebebi ise Voltaire’in eserinde İngilizlerin kültürü üzerinden Fransa’nın politikaları ve kültürünün eleştirmiş olmasıydı.
Daha sonra Voltaire, sınırda yer alan Château de Cirey’e binayı yenilemek için para vermek koşuluyla yerleşti. Burada tam olarak 15 yıl kaldı ve bu sürede Emilie du Châtelet ile gizli bir ilişki yaşadı. Birlikte 21,000 kitap topladılar ve birbirilerinin entelektüel gelişimlerine katkıda bulundular.
1736’da Voltaire ile Prusya Kralı Frederick II arasında yazışmalar başladı. Kral, Voltaire’in çalışmalarını oldukça beğeniyordu ve onu sürekli sarayına davet ediyordu. Başlarda buradaki zamanları iyi gitmişti fakat zamanla haksızlığa karşı sessiz kalamayan tavrı ve eleştirileriyle kral ile arası kızıştı. Kral, Voltaire’i tutuklama emri verdi. Bunu duyan Voltaire Paris’e dönmeye çalıştı fakat XV. Louis onun kente girmesini yasaklamıştı. Bu nedenden dolayı Cenevre’ye yerleşti ve kısa bir süre sonra Fransa-İsviçre sınırı yakınındaki Ferney’de büyük bir mülk satın altı. Şimdilerde bu kasaba adı Ferney-Voltaire olarak değiştirilmiştir. Cadide isimli en çok tanınan eserini de hayatının kalan 20 yılını geçirdiği bu evde yazdı. 1778 yılında da burada uykusundayken ölmüştür.
Candide ya da İyimserlik <<Candide Ou L’Optimisme>> ve Voltaire’in Düşünceleri
Voltaire’in düşüncelerini anlamanın en iyi yolu Cadide’i okumaktır. Bunun için biraz bu esere odaklanmak istiyorum.
Genç ve saf bir genç olan Candide ve onun akıl hocası Pangloss’un başından geçen bir dizi hikayeleri konu olan bu eser, baştan sonra eleştiri içermektedir. Hikâyenin başında renkli, sabırsız ve heyecanlı cümleleri ile iyimserliği yansıtan bir Candide görürüz. Baron’un kızı Cunégonde’yi öptüğü için Thunder-ten-tronckh ülkesinden kovulur ve bu şekilde başına birçok talihsizlik gelmeye başlar. Okuduğumuz maceralarda yavaş yavaş olgunlaşmasına şahit oluruz. Bulgarlar tarafından kırbaçlanır, birçok hastalığa sahip olan insanlarla tanışır, doğal afetlerin ölümcüllüğüne ve yıkıcılığına yakından tanıklık eder. Vahşice öldürüldüğünü düşündüğü sevgilisini yeniden bulur ama onda o eski zarafetinden eser yoktur. Candide akıl hocası Pangloss’un idamını bile izlemek durumunda kalır. Maceraları sırasında, Pangloss’un öğretilerinin aksine işlerin her zaman en iyi şekilde gelişmediğini fark eder. Kendi hayatını inşa etmesi gerektiğini anlar. Sorumluluk alır ve gerçekçi bir yetişkin olur.
Kitabın ünlü satırları ise şudur : Bahçemizi ekmemiz gerekir. Il faut cultiver notre jardin.
Buradaki bahçe aslında insan zihni ve bilinci için bir metafordur. İçinde bulunduğumuz koşulları kabul etmememiz gerektiğini vurgular. Durumu iyileştirmek için her zaman tetikte olmalıyız. Voltaire bize geleceğimize sabırla yatırım yapmamızı tavsiye etmiş ve bu yolla iyimserliğe/optimizme karşı çıkmıştır.
*Dünyanın en eski ulusal tiyatrosu olan Fransız devlet tiyatrosu